ATATÜRK'ÜN HAYATI
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe
evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde
Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve
Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin
kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza
Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi.
Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan)
1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin
mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi
Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra
Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa
bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik
öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899
yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda
öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne
devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907
yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli
Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a
giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında
Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na
katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya
başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a
hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev
aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk
Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına
getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri
görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine
atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik
görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı
İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak
üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal
Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale
geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar
verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te
Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa
Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda
durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7
Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar
zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk
ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in
askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!"
emri cephenin kaderini değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan
sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da
tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri
alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de
İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin
Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a
giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü.
Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros
Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları
Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de
İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı
ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak
19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı
genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının
kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz
- 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri
arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun
belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23
Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve
Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip
uygulamaya başladı.
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla
başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında
Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı
önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle
savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı
zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa
Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:
·
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
·
Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş
Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
·
I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
·
II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
·
Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
·
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26
Ağustos 9 Eylül 1922)
Sakarya
Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e
Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te
imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla
paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye
toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için
hiçbir engel kalmadı.
23 Nisan
1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu
müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk
devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat
birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla
yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi,
Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü
tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti,
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış
cihanda
barış"
temelleri üzerinde yükselmeye başladı.
Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık
düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş
başlık altında toplayabiliriz:
1. Siyasal
Devrimler:
·
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
· Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
2.
Toplumsal Devrimler
· Kadınlara
erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)
3.
Hukuk Devrimi :
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)
4.
Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler
5.
Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni
yollarla donatılması
Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa
Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM
Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı
düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk
cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı
seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden
cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine
çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle
ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı
ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim
1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük
nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de
Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5
Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile,
Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı
manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı
çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir
kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih
Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik
dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına,
güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan
büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a
çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet
ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı.
Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat
katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu.
ATATÜRK'ÜN SON YILLARI
VE ÖLÜMÜ
Atatürk'ün ilk hastalık belirtisi 1937
yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada, ciddî
olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen
iyileşmeden Ankara'ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep
oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta
olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî
birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiğimillî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney
seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten
sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz
hastalığı teşhisi kondu.
Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke
sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile
görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay
Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti.
Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün
hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na
nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk
halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle
iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de
vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil
kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat,
çok arzuladığı hâlde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü
törenlerine katılamadı.
29 Ekim 1938'de kahraman Türk Ordusu'na
yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. "Zaferleri ve
mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet
nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu'nun önemini
belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının ve Türk'lük
camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı
korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve
büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır" diyerek Türk Ordusu'na
olan güvenini belirtmiştir.
Atatürk 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan
Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve
ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür
konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak
yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara
Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması
için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının
çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde
olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi
Kanunu'nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk,
ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.
Atatürk'ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8
Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi
tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle
çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve
korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938
sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı.
Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti
değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze
töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler. 16
Kasım günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın
büyük tören salonunda katafalka konuldu.
Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli
ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Cenaze
namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda
sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul
halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü. Buradan bir torpido
ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve
törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı
cenazeyi İzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir
trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın
kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi.
Atatürk'ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı
seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar,
Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri
tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan
katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü,
sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu
ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk'ün
tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu.
Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe'de
bir Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesinden alınan Atatürk'ün
naaşı Anıtkabir'e getirildi. Burada yurdun her
ilinden getirilmiş olan vatan topraklan ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi
ATATÜRK'ÜN
ARKADAŞLARI
Osmanlı'nın
son dönemlerinden Türk Milleti'ni kurtuluş yıllarına taşıdığı ve Cumhuriyet'i
ilan edip Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğu yıllar boyunca Atatürk'ün yanında
sadık, vatansever subaylar, vatanını ve milletini hiçbir şeye değişmeyen gerçek
Türkler bulunuyordu. Atatürk bu gerçek vatanseverlerin desteğini her zaman
arkasında hissetti. Her ne koşul olursa olsun asla taviz vermeyen bu kişiler
Atatürk'ün her zaman en yakınında oldular.
Bu
bölümde de Milli Mücadele yıllarından itibaren Ata'mızın hep yanında olan yakın
arkadaşlarından bazılarını tanıyacağız.
Ali Fuat Cebesoy
(1882-1968)
Kurtuluş
Savaşı komutanlarından, diplomat ve siyaset adamı. 1882 yılında İstanbul'da
doğdu. Babası İsmail Fazıl Paşa'nın gönülsüzlüğüne rağmen, girdiği Harp
Okulu'nda Mustafa Kemal ile aynı sınıfa düşmesi Atatürk'ün ölümüne kadar
sürecek bir dostluğun başlangıcıydı.
Cebesoy'un Beyrut'ta başlayan kıta hizmetleri, 1908'deki
Roma Askeri Ateşeliği dışında, çok hareketli geçti.
Trablus'ta savaş başlar başlamaz (1911) oraya ilk gidenler arasındaydı. Balkan
Savaşı sırasında Karadağ'da, Yanya Kalesi'nde, Pista ve Pisani Muharebeleri'nde,
I. Dünya Savaşı'nın başında tümen komutanı olarak katıldığı Kanal Hareketi'nde
büyük başarılar gösterdi. İstanbul Hükümeti'nin İç İşleri Bakanı, Mustafa
Kemal'in görevsizliğini bir genelgeyle açıklayınca Ali Fuat Paşa da kendi
bölgesindeki valilere ve mutasarrıflara kendisinden gelecek emirlere göre
hareket edilmesini bildirdi. (1919) Ayrıca, her tarafta Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri'nin kurulacağını ilgililere
hatırlattı. Bu çabaları takdirle karşılandığı için, Sivas Kongresi sonrasında Cebesoy, Umum Kuvayı Milliye
Komutanı olarak görevlendirildi.
Kendisini
çekemeyenlerce Çerkez Ethem taraftarlığıyla suçlandı.
Doğru olmadığı sonradan belgelerle ortaya konan bu suçlama üzerine,
ayaklanmaların bastırılmasından sonra, Ankara'ya çağrılarak Moskova Büyükelçiliğine
atandı. Mustafa Kemal'in talimatını yerine getirmekle yükümlü olduğu bu zor
görevi başarıyla yürüttü ve 10 Mayıs 1921'de Ankara'ya dönerek Meclis'te siyasi
çalışmalarına başladı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı yaptı. 1925'te
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı.
Cebesoy'un ikinci dönem siyasi hayatı İnönü'nün
Cumhurbaşkanlığı yıllarında başladı. Milletvekili olarak tekrar Meclis'e
girdikten sonra Bayındırlık Bakanlığı (1939-1943) ve bir ara TBMM Başkanlığı
(1947-1950) yaptı. 1968 yılında öldü.
Celal Bayar (1883-1985)
Parlamenter,
devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1883 yılında
Bursa-Gemlik'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini babası Abdullah Fehmi Efendi'nin
yanında yapan Bayar, Gemlik mahkeme ve reji kalemine memur olarak girdi. Daha
sonra Ziraat Bankası'nda çalışmaya başladı. Bu arada Harir
Darutariri okuluna devam etti. 1990'da İttihat
Terakki Cemiyeti'nin kurduğu gönüllüler taburuna yazıldı. Zamanla bu partinin
sayılı üyeleri arasına girdi. İzmir'de kurulan cemiyetin genel sekreterliğini
yürüten Bayar, Kız Lisesi'nin ve Şimendifer Okulu'nun açılmasına ön ayak oldu.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra İzmir'de kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin de
faal üyeleri arasına katıldı. 1920 yılında Bursa milletvekili olarak Büyük
Millet Meclisi'ne katılan Bayar, aynı tarihte İktisat Bakanlığına vekalet etti.
Çerkez
Ethem'in isyanı sırasında, Ethem'i
ikna etmek için gönderilen heyete başkanlık etti. 1921'de İktisat Başkanlığına
getirildi. Lozan Konferansı'na müşavir üye olarak katıldı. 1924'te Türkiye İş
Bankası'nı kurma görevini üstlendi. 1937'de İsmet İnönü'nün başbakanlıktan
ayrılması üzerine, Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 14. Başbakanı
olarak tayin edildi ve ilk kabinesini kurdu. Atatürk'ün ölümünden sonra, Cumhurbaşkanlığına
seçilen İsmet İnönü tarafından da başbakan olarak tayin edildi. Daha sonra
İnönü ile anlaşamadığından, yerini 3 Mayıs 1939'da Doktor Refik Saydam'a
bıraktı.
CHP'de
arkadaşları ile 1945'de Dörtlü Takrir'i verinceye kadar görev aldı ve bu tarihte
Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile
birlikte Demokrat Parti'yi kurdu. 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde Genel
Başkanı bulunduğu Demokrat Parti'nin iktidarı büyük çoğunlukla kazanması ile 22
Mayıs 1950'de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayar'ı Cumhurbaşkanlığına
seçti. 1954-1957 genel seçimlerinden sonra da Meclis tarafından
Cumhurbaşkanlığına
seçilen Celal Bayar, 10 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde Adnan Menderes'i
Başbakan olarak tayin etmiştir. Bayar, 27 Mayıs 1960'da Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin yönetime el koymaları ile tutuklanarak Yassıada'ya
götürüldü. 16 ay süren soruşturma ve yargılamadan sonra, Yassıada
Yüksek Adalet Divanı tarafından, 15 Demokrat Parti ileri geleni ile birlikte
idama mahkum edilmiştir. Milli Birlik Komitesi, idamlardan üçünü (Menderes,
Zorlu, Polatkan) onaylarken, başta Celal Bayar olmak
üzere, 12 Demokrat Parti ileri geleninin idam hükmünü müebbet hapse
çevirmiştir. Yassıada'dan Kayseri Cezaevi'ne
götürülen Bayar, orada rahatsızlanmış, evinde tedavi edilmek üzere serbest
bırakılmıştır. (7 Kasım 1964)
Cevat Abbas Gürer
(1887-1943)
Mustafa
Kemal'in başyaveri olan Cevat Abbas,
1887 yılında Niş'te doğdu. Mustafa Kemal ile Samsun yolculuğuna seçilenler
arasındaydı. Harp Okulu'nu 1908 yılında bitirdi. İtalya, Balkan ve I. Dünya
Savaşlarında bulundu. Üsteğmen rütbesiyle katıldığı Çanakkale Savaşı'nda,
Mustafa Kemal, Cevat Abbas'ı
emir subayı olarak karargahına aldı. 1916'da yüzbaşılığa yükseldi. 16 Mayıs
günü Samsun'a gitmek üzere Bandırma Vapuru'na binerken, merkezi Erzurum'da
bulunan 9. Ordu Müfettişliği başyaveriydi. Cevat Abbas, Samsun'dan Erzurum'a varıncaya kadar Mustafa
Kemal'in yazışma işlerini yönetti. Sivas Kongresi'nde, Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti mensuplarının Meclis-i Mebusan
seçimlerine girebilmeleri görüşü benimsenince Bolu'dan milletvekili seçildi ve
İstanbul'a gitti. Meclis-i Mebusan dağıtıldıktan
sonra Ankara'ya döndü ve Birinci TBMM'ne Bolu Milletvekili olarak katıldı.
Erzurum'da istifa etmesiyle son bulan askerlik hayatı, 1920'de yeniden başladı
ve yüzbaşı rütbesiyle Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Yozgat Ayaklanması'nın
bastırılmasında gösterdiği çalışmalarından dolayı kendisine İstiklal Madalyası
verildi. Rütbesi 1923'te binbaşılığa yükseltildi. 1924'te kurulan İş
Bankası'nın kurucuları ve hisse sahipleri arasında Cevat
Abbas da vardı.
Cevat Abbas Gürer,
1941 yılına kadar milletvekilliği yaptı. Mustafa Kemal'le ilgili hatıralarını,
Ebedi Şef Kurtarıcı Atatürk'ün Zengin Tarihinden Birkaç Yaprak (1939) adlı
kitapta topladı. 1943 yılında Yalova'da öldü.
Falih Rıfkı Atay
(1894-1971)
Gazeteci
ve yazar. 1894 yılında İstanbul'da doğdu. Fıkra, makale, gezi türlerindeki
gazete yazılarıyla ve özellikle Atatürk'ü yakından tanıtan anılarıyla ün
kazanan Falih Rıfkı Atay, Rehberi Tahsil Rüştiyesi'ni bitirdikten sonra Hüseyin
Cahit Yalçın'ın müdürlük yaptığı Mercan İdadisi'nde öğrenimini tamamladı.
Darülfünunun Edebiyat bölümünü bitirdi. İdadide edebiyat öğretmeni olan Celal Sahir Erozan ile kendisinden bir
ileri sınıfta okuyan Orhan Seyfi Orhon,
Falih Rıfkı'nın edebiyat
beğenisinin gelişmesine yardımcı oldular. İlk yazıları Servet-i Fünun dergisinin genç yazarlara ayrılan ek sayfalarında
yayımlanan Falih Rıfkı'nın
Tecelli (1911) dergisi ile Süleyman Bahri'nin yönettiği Kadın (1912) dergisinde
Cenap Şahabettin ile Ahmet Haşim'in
eserlerinihatırlatan şiirleri çıktı.
1912'de
Tanin gazetesinde düz yazıları yayımlanmağa başladı;
İstanbul Mektupları, Edirne mektupları gibi yazıları çıktı. 1913-1914
yıllarında sadaret ve Dahiliye Nazırlığı kalemlerinde çalıştı. Dahiliye Vekili
Talat Paşa ile birlikte gittiği Bükreş'ten Tanin
gazetesine röportaj yazıları yolladı. Bu dönemdeki yazıları, Türkçülük ve
Türkçecilik akımlarının etkisini taşıyordu. I. Dünya Savaşı'nda yedek subay
olarak Suriye'ye gitti; 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa'nın hususi katipliğini
yaptı. Suriye ve Filistin'deki savaş anılarını "Ateş ve Güneş" (1918)
kitabında topladı. Cemal Paşa'nın Bahriye nazırı olması üzerine Kalemi Mahsusa
Müdür Yardımcılığına getirildi. (1917) Kazım Şinasi Dersan, Necmettin Sadık Sadak, Ali Naci Karacan ile
birlikte Akşam gazetesini çıkarmağa başladı (1918). Bu gazetede "Günün
Fıkraları" başlığıyla sürekli yazılar yazdı. Kurtuluş Savaşı'nı
destekleyen etkili yazıları dolayısıyla idamı istenerek Kürt Mustafa Divanı
Harbi'ne verildi. Fakat İnönü Zaferi'nin kazanılması üzerine Divan-ı Harp
tutumunu değiştirdiği için idamdan kurtuldu. Kurtuluş Savaşı sona erdiği sırada
İzmir'de Atatürk ile görüşmeğe gelen gazeteciler arasındaydı. Atatürk'ün isteği
üzerine İkinci Büyük Millet Meclisi'ne Bolu'dan milletvekili seçildi. (1922)
Daha sonra uzun yıllar Ankara Milletvekili olarak T.B.M.M.'de bulundu.
Hakimiyet-i Milliye, Milliyet ve Ulus gazetelerinin başyazarlığını yaptı.
Yeni
Türk alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında dil encümeninde görev
aldı. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın tutumuna şiddetle karşı çıktı. Ulus
gazetesinin başyazarlığını yaptığı dönemde Ankara şehir planı jürisinde üyelik
ve İmar Komisyonu'nda Başkanlık yaptı. 1946'da çok partili döneme geçildikten sonra Ulus gazetesinde CHP'nin savunuculuğunu
sürdürdü. Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara geçmesinden
sonra Dünya gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti.
Falih Rıfkı Atay,
sağlam, atak, anlatımı ve duru Türkçesiyle Cumhuriyet
basınının encümeninde usta kalemlerinden biriydi. Günlük siyasi olayları ele
alan başyazı ve fıkraları yanında Ulus ve Dünya gazetelerinde Pazar günleri
yayımladığı haftalık yazılarında çok usta bir deneme ve söyleşi yazarı niteliği
gösteriyordu. Gezi ve anı türlerinde Cumhuriyet döneminin çok ilginç ürünlerini
verdi.
Fethi Ali Okyar (1880-1943)
Devlet
adamı ve Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurucusu. Pirlepe'de
doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Vatan Hürriyet Cemiyeti'nde Mustafa Kemal ile
beraber çalışdı. 1908 da Paris'te ataşemiliter
olan Fethi Bey, Trablusgarp Savaşı çıkınca Paris'ten
ayrıldı, Afrika'da yapılan savaşlara katılmak üzere Trablusgarb'a
geçti.
1913'de
İttihat ve Terakki Genel Merkezi'ne üye seçilmiş ve Genel Sekreter olmuştur.
Aynı yılın son aylarında Sofya'ya elçi olarak tayin edildi. İzzet Paşa'nın kısa
süren sadrazamlığında Dahiliye Nazırı olarak görev alan Fethi Bey, Damat Ferit
Paşa tarafından tutuklandı. Bütün muhaliflerini ortadan kaldırmak isteyen Damat
Ferit, Fethi Bey'i Enver, Cemal ve Talat Paşa'ların kaçmalarına göz yummakla
suçlandırmış ve Malta'ya sürgüne göndermiştir. Ancak tutuklanan İngilizlerle
değiştirilmek suretiyle 1921 yılında Malta'dan kurtarıldı. Büyük Millet Meclisi
tarafından Büyük Taarruz'da Dahiliye Nazırı olarak seçilen Fethi Bey, Roma,
Paris ve Londra'ya giderek, Yunanlıların Anadolu'dan çekilmelerini sağlayacak
bir barış için çalışmıştır. Fethi Bey bu durumu, o sırada taarruz
hazırlıklarını tamamlamak üzere bulunan Mustafa Kemal'e bir telgrafla bildirdi.
Daha sonra da Ankara'ya döndü. Rauf Orbay'ın
Başbakanlık görevinden ayrılması üzerine Başbakan seçildi. (4 Ağustos 1923)
Cumhuriyet'in
ilanı sırasında yaşanan kabine buhranı üzerine Başbakanlıktan ayrıldı. Mustafa
Kemal'in Cumhuriyet'in ilanına karar verdiği sırada, Onun yanında bulunmuş ve
Meclis'te takip edilecek çalışma şeklini beraberce tespit etmişlerdir. Fethi
Bey, Cumhuriyet'in ilanından sonra TBMM Başkanı seçildi. Terakkiperver
Fırka'nın kurulmasından sonra, Başbakanlıktan ayrılan İsmet İnönü'nün yerine
tekrar Başbakanlığa seçilen Fethi Okyar, Şubat
1925'te başlayan Şeyh Sait İsyanı sırasında Başbakanlıktan ayrıldı.
Büyükelçi
olarak çalıştığı Paris'ten, 1930 yılında dinlenmek için yurda gelen Fethi Okyar'a Mustafa Kemal tarafından yeni bir parti kurması
teklifi yapılması üzerine, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu. Fakat bu parti
kapatıldı. Mustafa Kemal'in ölümünden sonra da çalışmalarına devam eden Fethi Okyar, 12 Mart 1941'de Adliye Vekaleti görevinden ayrılmış
ve birkaç yıl sonra 7 Mayıs 1943'de vefat etmiştir.
Fevzi Mustafa Çakmak (1856
-1950)
Asker
ve siyaset adamı. 1856 yılında İstanbul'da doğdu. Anadolu'da kurtuluş
kaynaşmaları başladığı sırada, Saray'ın gözde adamları arasındaydı. 1898
yılında kurmay yüzbaşı olarak Akademi'yi bitirdikten sonra, Arnavutluk'ta görev
yaptı. (1899) Arnavutluk ve Rumeli vilayetleriyle ile ilgili ıslahat
kararlarını uygulamakla görevli heyette bulundu, (1912) 1917'de Diyarbakır'da
tümen komutanlığı, aynı yıl Filistin'de 7. Ordu Komutanlığı yaptı. 1918'de
Genelkurmay Başkanlığında görevliydi ve Mustafa Kemal'in Samsun'a hareketinden
bir gün önce de 1. Ordu Müfettişliğine atandı.
1919
yılı başlarında Ali Rıza Paşa Kabinesi'nde Harbiye nazırı oldu. Fevzi Paşa 3
Mayıs 1920'de Kozan Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
katıldı; aynı gün de Milli Savunma Bakanlığına ve İcra Vekilleri Heyeti
Reisliğine getirildi.
1920
sonlarında Erkân-ı Harbiye'si Umumiye Vekil Vekiliydi. 1921'de II. İnönü
Savaşı'ndan sonra Korgenerallik rütbesiyle Genelkurmay Başkanlığına getirildi.
Sakarya Zaferi'nin ardından da Meclis'ten Mareşallik rütbesini aldı. İlk
yıllarda aynı zamanda milletvekiliydi, ama 1925'te askerlikle siyaset arasında
bir seçim yapma durumunda kalınca asıl mesleğinde karar kıldı ve 1944 yılında yaş
haddinden emekliye ayrılıncaya kadar Genelkurmay Başkanlığında kaldı. En büyük
başarısı Atatürk ile İnönü'nün de kesinlikte aynı görüşte olmalarından güç
alarak, orduyu siyaset dışında bırakabilmesiydi.
Çakmak,
askerlik hayatını iki ayrı döneminde, iki eser yayınladı: "Gorbi Rumeli'nin Sureti Ziya ve Balkan Harbi'nde Garp
Cephesi Hakkında Konferanslar" (1927) ve "Büyük Harbde
Şark cephesi hareketleri". (1936)
Mareşal
Fevzi Çakmak, 1948'de siyaset sahnesine çıktı ve emekliye ayrılışından sorumlu
tuttuğu İnönü'ye karşı çıkmak için DP listesinden İstanbul Milletvekili olarak
Meclis'e girdi.
Hasan Rıza Soyak (1888-1970)
Yönetici
ve siyaset adamı. 1888 yılında Üsküp'te doğdu.
Rüştiye'yi bitirdikten sonra İstanbul'da, Vilayet kaleminde devlet hizmetine
girdi; kısa bir süre sonra buradan İstanbul Merkez Komutanlığı'na bağlı
Sıkıyönetim Komutanlığı Hatipliğine geçti. (1914) Aynı yıl 1. Kolordu Kurmaylığı
Bürosu'nda görevlendirildi. I. Dünya Savaşı'nın ilk yılını burada geçirdi ve
1916'da 2. Kolordu Kurmaylığında aynı nitelikte bir göreve nakledildi. (1918)
Savaşın son iki yılında Harbiye Nezareti'nde idi. Hasan Rıza, Ankara'da önce
TBMM'ye hatip olarak girdi (1922). Bu görev, kendisini sürekli olarak Mustafa
Kemal'in yakınında tutuyordu. Mustafa Kemal, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra,
kendisini mutemet olarak Çankaya Köşkü'ne aldı. (1924) 1927'de özel kalem
müdürü, 1932'de genel sekreter vekili, 1934'te de genel sekreter oldu. Genel
sekreterliği sırasında bir dönem de Burdur Milletvekilliği yaptı.
Hasan
Rıza'nın görevleri değişirken aynı kalan bir şey vardı; Mustafa Kemal'in
kendisine karşı beslediğiHasan Rıza başından sonuna
Mustafa Kemal'in özel hesaplarını tutan ve harcamalarını yapan kişi olarak
kalmıştır. 1970 yılında İstanbul'da öldü.
İsmet İnönü (1884-1973)
1884
yılında İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas'ta tamamladıktan sonra Mühendishane İdadisi'ni (Askerî Lise) bitirdi.1903 yılında
Kara Harp Okulu'ndan, 1906 yılında Harp Akademisi'nden mezun olarak, ordunun
çeşitli kademelerinde görev yaptı.
1910-1913
yılları arasında Yemen İsyanı'nın bastırılması harekatına katıldı. Bu ve bundan
önceki görevlerinde hudut problemleri ve asilerle yapılan antlaşmalarda
başarılı hizmetleri ve mesleki özellikleriyle dikkati çekti. I. Dünya Savaşı
sırasında Kafkas Cephesi'nde Kolordu Komutanı olarak Atatürk'ün emrinde çalıştı
ve öğrencilik yıllarından beri devam eden dostlukları ile devletin geleceği
hakkında ortak fikirleri gelişti. Suriye Cephesi'nde savaştı; Milli Mücadele
sırasında Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı olarak çalıştı. Edirne
Milletvekilliği
ve Bakanlık yaptı, Garp Cephesi Komutanlığına getirildi. 25 Ekim 1920'den sonra
Batı Cephesi Komutanı olarak Çerkez Ethem isyanını
bastırdı. Birinci ve İkinci İnönü Savaşları'nı yönetti. Tuğgeneral rütbesine
yükseldi.
Sakarya
Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz'dan sonra kazanılan zafer üzerine Mudanya
Mütarekesi'nde Büyük Millet Meclisi'ni temsil etti. Lozan Barış Konferansı'na
Dış İşleri Bakanı ve Türk Heyeti Başkanı olarak katıldı. 24 Temmuz 1923'te
Lozan Antlaşması'nı imzaladı.
Cumhuriyet'in
ilanından sonra 1923-1924 yıllarında ilk hükümette Başbakan olarak görev aldı,
1924-1937 yılları arasında bu görevini sürdürdü.
İnönü,
Atatürk inkılaplarının gerçekleşmesinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlam
temeller üzerine oturtulmasında Atatürk'ün en yakın mesai arkadaşıydı.
Atatürk'ün
ölümünden sonra, 1938 yılında, TBMM tarafından Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı
olarak seçildi. II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'yi savaş felaketinin dışında
tutmayı başardı. Savaştan sonra çok partili siyasi rejime geçilmesinde
en büyük destek oldu. 1950 yılında, yapılan seçimleri kaybettikten sonra, 1960
yılına kadar Ana Muhalefet Partisi Başkanı olarak siyasi yaşamını sürdürdü. 27
Mayıs harekatından sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi ve 10 Kasım 1961
tarihinde Başbakanlığa atandı.
1965
yılında bu görevden ayrıldıktan sonra milletvekili olarak siyasi yaşamına devam
etti, 1972'de Parti Genel Başkanlığı ve milletvekilliğinden istifa ederek;
ölünceye kadar (25 Aralık 1973) Anayasa gereğince Cumhuriyet Senatosu Tabii
Üyeliği görevinde bulundu.
İzzettin Çalışlar
(1882-1951)
Asker,
Kurtuluş Savaşı komutanlarından ve siyaset adamı. 1882 yılında Yanya'da doğdu. İstanbul'da Milli Savunma Bakanlığı
Personel Dairesi emrinde çalışmayı reddederek Mudanya'da Milli Mücadele
kuvvetlerine katıldığında (1 Temmuz 1920) yarbaydı. O tarihe kadar Üsküp'ten Anafartalar'a uzanan
çeşitli yerlerde görev yaptı. Çalışlar, Milli Mücadele'yi yürüten kuvvetlerden
23. Tümen Komutanlığına atandı, 20. Kolordu'nun da Komutan Vekilliğiyle
görevlendirildi. Kütahya-Eskişehir, Birinci ve İkinci İnönü ve Sakarya Meydan
Savaşları'nda tümen ve grup komutanı olarak bulundu. 1921'de albaylığa, 1922'de
generalliğe yükseldi. 1926'da korgeneral oldu. Bu sırada 1. Ordu'ya komuta
ediyordu ve bir ara İzmir Valiliği ile Askeri Mahkeme Üyeliği de ek görev
olarak kendisine verilmişti. Çalışlar, 1930'da orgeneralliğe yükseltildikten
sonra ordu komutanı olarak 1939'a kadar görevini sürdürdü. Emekliye ayrıldıktan
sonra Aydın (1939), Muğla (1940 ve 1943), Balıkesir (1943) Milletvekili olarak Meclis'de bulundu. 1951 yılında İstanbul'da öldü.
Kazım Karabekir
(1882-1948)
Asker, Milli Mücadele kahramanlarından ve siyaset adamı. 1882 yılında
İstanbul'da doğdu. İlk öğrenimini değişik yerlerde tamamladı. Ortaokul ve
liseyi Fatih Askeri Rüştiyesi'nde ve Kuleli Askeri Lisesi'nde okudu. Karabekir, Harp Okulu'nda Mustafa Kemal ile tanıştı.1902'de
Harp Okulu'nu, 1905'te Harp Akademisi'ni bitirdi. 1909'da İstanbul'da patlak
veren 31 Mart Olayı'nı bastırmak üzere buraya gönderilen Hareket Ordusu'nda
Mustafa Kemal ile birlikte Kazım Karabekir'de vardı.
I.
Dünya Savaşı başlarında yarbaylığa yükselen Karabekir,
savaş yılları boyunca İran sınırında, Halep'te, Doğu Cephesi'nde, Çanakkale'de
bulundu. 1917'de atandığı Diyarbakır'daki 2. Kolordu Komutanlığından sonra,
Erzincan yakınındaki Kafkas Kolordusu'nun başına getirildi ve bu görevi
sırasında Ermenileri püskürterek Erzincan ve Erzurum'u geri aldı.
Sarıkamış'taki kolordu ile işbirliği yaparak Kars ve Gümrü
kalelerinin alınmasında üstün başarı gösterdi. Bunun sonucu olarak da
generalliğe yükseltildi.
Karabekir'in hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri,
Doğu'daki görevine gidişiyle başlar. Asıl başlangıç tarihiyse, Mustafa Kemal'in
Samsun'a çıktıktan sonra kendisiyle temasa geçmesidir.
O günden başlayarak Karabekir'in sınıf arkadaşı
Mustafa Kemal ile tam bir iş birliği yapacak ve bu beraberlik Kurtuluş
Savaşı'nın sonuna kadar sürecektir.
Kazım
Karabekir Doğu'da Milli Mücadele'yi sürdürürken
Edirne milletvekili olarak birinci Büyük Millet Meclisi üyeleri arasına girdi
ve böylelikle siyasi hayata atıldı. 1923 seçimlerinde de İstanbul'dan
milletvekili seçildi. Aynı zamanda merkezi Ankara'da olan 1. Ordu Komutanlığı
görevini aldı. Daha sonraları Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar
Eğilmez Paşalarla birleşerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu (1924)
ve bu partinin Genel Başkanlığını üzerine aldı. Partinin ömrü uzun olmadı ve
1926'da Mustafa Kemal'e karşı yapılan suikast girişiminden sonra kapatıldı.
Kazım Karabekir 1948 yılında Ankara'da öldü.
Kazım Özalp (1880-1968)
Devlet
adamı. 1880 yılında Köprülü-Yugoslavya'da doğdu. Harp Okulu'nu (1902) ve Harp
Akademisi'ni (1905) bitirdi. Selanik'te 36. Alay 2. Bölük Komutanlığına atandı.
Daha sonra, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne giren Kazım Bey, 31 Mart İsyanını
bastıran Hareket Ordusu'yla birlikte İstanbul'a geldi. (1909) Balkan
Savaşı'ndan sonra, İstanbul Merkez Komutanlığı Yardımcılığına atandı. (1913)
1914'te Binbaşı oldu. Van Seyyar Jandarma Alayı Komutanı iken (1914), I. Dünya
Savaşı'na katılarak Ruslara karşı savaştı. Yunanlıların İzmir'i işgalinde,
Balıkesir'deki 61. Tümen Komutanlığında görevliydi ve o çevrede Kuvayı Milliye'yi örgütledi. Bu
arada Balıkesir Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. (1920) Meclis tarafından
İzmir Şimal Cepheleri Komutanlığına atandı. Sakarya Savaşı'na ve Büyük
Taarruz'a katılarak 1921'de Tümgeneral, 1922'de Korgeneral oldu. 1922-1924'te
Milli Savunma Bakanı, 1924-1935'te Meclis Başkanıydı. Bu arada orgeneralliğe
yükseldi. (1926) 1935'te ikinci defa Milli Savunma Bakanlığına getirildi.
1943'te CHP Meclis Grup Başkanvekili oldu. 1950
seçimlerinde Van'dan milletvekili seçildi ve 1954'te siyasi hayattan çekildi.
Kılıç Ali (1888-1971)
Asker
ve siyaset adamı. Askeri okulu bitirdikten sonra binbaşı rütbesiyle I. Dünya
Savaşı'na katıldı. Kurtuluş Savaşı'nda Maraş, Antep
yöresinde milli kuvveti kurmakla görevlendirildi. Karayılan ve Şahin Bey ile
birlikte bu bölgede çıkan ayaklanmaları ve Kırşehir isyanını bastırdı. Maraş, Antep ve Urfa'da bulunan Fransız
kuvvetlerine karşı yapılan çatışmalardaki başarısı ona, Antep
kahramanı olarak ün sağladı. Ağrı isyanı sırasında kurulan İstiklal
Mahkemeleri'nde üyelik yapan Kılıç Ali, 1920-1938 yılları arasında Antep Milletvekilli olarak TBMM'de bulundu. 1970'de Yeni
Türkiye Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. "Hatıralarını
anlatıyor" (1955), "Atatürk'ün Hususiyetleri" (1955),
"İstiklal Mahkemesi Hatıraları" (1955) adlı kitapları vardır.
Mazhar Müfit Kansu (1873-1948)
Siyaset
adamı ve idareci. 1873'de Denizli'de doğdu. Edirne'de gördüğü ilk ve orta
öğreniminden sonra Gelibolu'da (1891) ve Edirne İdadisi'nde tarih ve matematik
öğretmenliği yaptı. 1897'den sonra idareci olarak görev alan Kansu, Havza, Çorlu, Ergene ve İskeçe
Kaymakamlığında, 1908'den sonra da Gümülcine, Lazistan, Mersin, İzmit ve Balıkesir mutasarrıflıklarında
bulundu. İdareciliğinin yanı sıra siyasetle de ilgilenerek İttihat ve Terakki
Cemiyeti'nin üyeleri arasında yer aldı. 1918'de Rus istilasından yeni kurtulan
Bitlis'e vali atandı. Heyeti Temsiliye üyeliğine
seçildi. Heyet, Ankara'ya geldiği sırada İstanbul'da son Meclis-i Mebusan toplanıyordu. Kansu,
Mustafa Kemal'in de isteğiyle İstanbul'a gitti. Felah-ı Vatan Grubu'nun
çalışmalarına katıldı ve Meclis'e Hakkari Milletvekili olarak girdi. Heyet
adına Vahdeddin ile görüşerek ona Anadolu'ya geçmesini teklif etti. İstanbul işgal edilip Meclis-i Mebusan feshedilince, Kansu
gemiyle Beyrut'a geçti. Oradan Silifke yoluyla Ankara'ya geldiği zaman TBMM
açılmıştı. Hakkari Milletvekili olarak görev aldı. Milletvekilliği dışında
Elazığ Valiliğine atandı. 1923- 1939 dönemlerinde Denizli Milletvekilliği ve 1925'te
Doğu İstiklal Mahkemesi'nde Başkanlık yaptı. 1939-1946'da Çoruh Milletvekili
olarak siyasi hayatını sürdürdü. Mustafa Kemal'in Milli Mücadele döneminde ve
Cumhuriyet yıllarından olan Kansu'nun
"Erzurum'dan ölümüne kadar Atatürk'le beraber" adıyla 4 Mart 1948'den
Son Telgraf gazetesinde yayımladığı anıları, 1966'da Türk Tarih Kurumu
tarafından iki cilt olarak basıldı. 1948 yılında İstanbul'da öldü.
Mustafa Cantekin
(1878-1955)
Doktor
ve siyaset adamı. 1878'de Çorum'da doğdu. İstanbul Tıp Fakültesi'nde okurken
siyasetle ilgilendiği için kalebent olarak üç yıllığına Şam'a sürüldü. Burada,
İstanbul'dan uzaklaştırılmak amacıyla Şam'a atanan Mustafa Kemal ile tanıştı.
Dostlukları hemen o gün başladı. Mustafa Efendi'nin kitapları ilk bakışta
Mustafa Kemal'in dikkatini çekti.
İki
Mustafa'nın dostluğu hızla gelişti ve çok geçmeden
kendilerine katılan, genç subaylardan, Kırşehirli Lütfi
Müfit (Özdeş) Efendi'yle birlikte gizli Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdular.
Sürgünden döndükten sonra öğrenimini tamamladı. Kurtuluş Savaşı başlarında
Mustafa Kemal'in yanında yer aldı. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
Kırşehir Milletvekili olarak girdi. 1950'ye kadar da sürekli olarak Meclis'te
kaldı. Milletvekilliğinin sürdüğü yıllarda bir ara da Afyon Askeri
Hastanesi'nin başhekimliğini yaptı. Savaş yaralılarını kurtarmak için çaba
gösteren Mustafa Efendi, 1955 yılında Ankara'da öldü.
Mustafa Necati (1894-1929)
Devlet
adamı. 1894 yılında İzmir'de doğdu. İstanbul Hukuk Okulu'nda okudu. İzmir
Öğretmen Okulu'nda kısa bir süre öğretmenlik, Özel Şark Okulu'nda müdürlük
yaptı. (1915-1918) Avukatlık yaptı. İzmir Yunanlılar tarafından 15 Mayıs
1919'da işgal edilince, Balıkesir Cephesi'ndeki çete savaşlarına katıldı. Anzavur kuvvetlerine karşı, Kuvayı
Milliye komutanı olarak savaştı. Yunanlılara karşı girişilen savaşlarda da
bulundu. Balıkesir'de, İzmir'e Doğru gazetesinde Milli Kurtuluş Savaşı'nı
destekleyen yazılar yazdı. Saruhan Milletvekili oldu.
(1920) İstiklal Mahkemesi Başkanlığı yaptı. Millet Meclisi'nin ikinci dönemine,
İzmir Milletvekili olarak girdi. Mübadele ve İmar ve İskan Bakanlığına (1923)
daha sonra da Adliye Bakanlığına getirildi (1924). İki yıl kadar Öğretmenler
Birliği Başkanlığında bulundu. 1925 yılından, ölünceye kadar da Milli Eğitim
Bakanlığı (Maarif Vekilliği) yaptı. 1929'da Ankara'da öldü.
Mustafa Necati, 1928'da eğitimimizi daha üstün bir duruma getirmek için acele
alınması gereken tedbirleri düşünmüş ve kanun haline getirmişti. İlk defa
temelli olarak ve çok sayıda öğretmen yetiştirmekle zorunlu ilköğrenimi
gerçekleştirme yolunu açtı. Onun zamanında kabul edilmiş kanunlarla
öğretmenlik, bir meslek haline geldi. 1928'de Türk harflerinin kabul
edilmesiyle eğitimimizde görülen gelişme de onun zamanında gerçekleşti.
Muzaffer Kılıç (1897-1959)
Mustafa
Kemal'in yaveri. 1897'de İstanbul'da doğdu. Harp Okulu'nu, topçu teğmeni olarak
bitirdi. Galiçya Cephesi'nden sonra Filistin'de 7.
Ordu Müfettişliği yaverliği yaptı ve bu sırada 7. Ordu'yu komuta eden Mustafa
Kemal'in karargahına geçti. Kumandanın emir subayı oldu. Bu beraberlik 1930 yılına
kadar sürdü. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde, Heyeti Temsiliye
çalışmalarında Mustafa Kemal'in sivil karargahında kaldı. Ankara'ya geldikten
sonra görevini sürdürdü.
Muzaffer
Kılıç, Cumhuriyet'in ilanından sonra, baştan beri Mustafa Kemal'in yanındaki diğer
subaylarla birlikte, terfi etti ve yüzbaşı oldu. Çankaya Köşkü'ndeki görevini
aksatmadan, Ankara Hukuk Mektebi'ne girdi ve 1928'de mezun oldu. Kısa bir süre
sonra da iş hayatına atıldı. Ticaretle uğraştı. Bir nebati yağ fabrikası kurdu.
Bu arada İstanbul Şehir Meclisi Üyeliğine seçildi ve uzun yıllar burada kaldı.
Aynı zamanda Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi'nin yöneticiliğini üstlendi.
1939'da bir dönem Giresun Milletvekilliği yaptı.
1959'da
özel işlerini izlemek için Ankara'ya giden Muzaffer Kılıç Kızılay'da, sokakta
geçirdiği bir kalp krizi sonunda öldü.
Müfit Özdeş (1874-1940)
Asker
ve siyaset adamı. 1874 yılında Kırşehir'de doğdu. Harp Akademisi'ndeyken çöküşe
hızla yaklaşan Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu zor şartlardan
kurtarmanın yollarını arayan genç subaylar arasında idi. Hürriyetçi görüşleri
benimsemiş olan Mustafa Kemal ve Ali Fuat Cebesoy
gibi subaylarla yakın ilişkiler kurdu. Bu arkadaşları ile birlikte gizli bir
gazete çıkarma çabası içine girdi.
Girişimin
cezası, korktuğundan hafif oldu ve rütbesinin geri alınmasını beklerken, sürgün
niteliğinde bir atanma emri aldı. Mustafa Kemal ile birlikte Şam'a gönderildi.
İstanbul'da
başlayan dostluk Şam'da daha da koyulaştı. Mustafa Kemal ile hemen her vakit
beraber idiler. Çok geçmeden sürgünde tanıştıkları,
tıp öğrencisi Mustafa Efendi, düşüncelerine yeni unsurlar ekledi. Aslında o da
siyasetle ilgilendiği için İstanbul'dan uzaklaştırılmıştı.
Çok
geçmeden bu üç arkadaş düşüncelerini gerçekleştirmek
için bir örgüt meydana getirmeye karar verdiler ve Vatan ve Hürriyet
Cemiyeti'ni kurdular. Gizli cemiyetin karargahı tıp öğrencisi Mustafa
Efendi'nin dükkanıydı. Lütfi Müfit, Milli
Mücadele'nin başından itibaren eski arkadaşı Mustafa Kemal'in yanında yer aldı.
Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar cephelerde savaştı. Savaşın sonunda
Binbaşılıktan emekliye ayrılarak Meclis'e girdi. (1923) 1939'a kadar
Milletvekilliği yaptı. Bu süre içinde bir ara Şehremaneti Müfettişliği yapan Lütfi Müfit 1940'da İstanbul'da öldü.
Nuri Mehmet Conker (1882-1937)
1882
yılında Selanik'te doğdu. 1902'de Harbiye'yi, 1905'de Harp Akademisi'ni
bitirdi. Atatürk'ün çocukluk ve silah arkadaşıdır. Conker
Selanik'te 3. Ordu'da, Hareket Ordusu'nda, Arnavutluk Harekatı'nda, Afrika'da Trablusgarp ve Bingazi
Muharebelerinde, Anafartalar'da ve Conkbayırı Muharebelerinde, doğuda Muş Cephesi'nde bulundu.
İleri saflarda yer aldığı Bolayır ve Conkbayırı Muharebelerinde yaralandı.
Nuri
Conker, 1920 Haziranı'nda Ankara'ya gelerek Kurtuluş
Savaşı'na katıldı. Kendisine önce TBMM tarafından basın ve istihbarat müdürlüğü
görevi, bir süre sonra da Ankara bölge komutanlığı verildi. Kısa bir süre de
Ankara Valiliği yaptı. 1921 Mart ayı içinde bazı satın alma işleri için
Almanya'ya gönderildi; Eylül 1920, Mart 1921 tarihlerinde 41. Tümen Komutanlığı
ve aynı zamanda Adana Valiliği görevini yürüttü.
1921
yılında kendi isteğiyle emekli olan Conker, 1925-1927
yılları arasında Kütahya Milletvekilliği, 1932-35 yılları arasında da Gaziantep
Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliği yaptı. Conker'in Zabit ve Komutan adlı bir eseri vardır. 1937
yılında Ankara'da öldü.
Ömer Naci (1878-1916)
1878
yılında İstanbul'da doğdu. Bursa'daki Işıklar Askeri Lisesi'nde okurken
hocaları da, arkadaşlarının hemen hepsi de kendisinin geleceğin başarılı bir
askeri değil de güçlü bir şair ve ateşli bir hatip olarak görüyorlardı. Çok
okuyordu, okuduklarının çoğu Namık Kemal'in, Tevfik
Fikret'in şiirleri ve Jön Türkler'in gizli
yayınlarıydı. Bu yüzden de sık sık başı derde
giriyordu. Bunun sonucu olarak Bursa'daki öğrenim yıllarında izin zamanlarını
okulun cezaevinde geçiriyordu.
Okuldan
kovulmasının düşünüldüğü bir sırada bir hocasının arka çıkmasıyla 1895 yılında
Manastır İdadisi'ne sürüldü. Ne var ki, Ömer Naci'nin bu yeni okulda ilk
ilgilendiği kişilerden biri de o tarihlerde aynı okulda okuyan Mustafa Kemal
oldu. Ömür boyu sürecek bir dostluk hemen o günlerde başladı. Ömer Naci güzel
konuşmasıyla Mustafa Kemal'i etkiledi. Ömer Naci Subay çıktıktan sonra İttihat
ve Terakki Fırkası'na girdi; burada yönetim kurulu üyeliğine kadar yükseldi;
İttihat ve Terakkiciler'in hükümeti ele geçirmelerini
sağlayan Babıali Baskını'nı düzenleyenlerin başında o vardı. Subay olarak Kafkas
Cephesi'nde, İran'da bulundu. Buralarda Teşkilatı Mahsusa görevlisi olarak
baskınlar düzenledi, çete savaşları vardı. 1916 yılında Kerkük'te bulunduğu bir
sırada tifüse yenildi ve öldü.
Ruşen Eşref Ünaydın (1892-1959)
Ruşen
Eşref Ünaydın 1892 yılında İstanbul'da doğdu.
Galatasaray Sultanisi'ni ve Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi. Askeri Baytar
Alisi'nde, Darülmuallimini Ali'de, Türkçe ve Fransızca
öğretmenliği yaptı. Yazarlık hayatına 1914'te mütercimlikle başladı. 1918'de
Yeni Gün muhabiri olarak Kafkasya'ya, Tasvir-i Efkar muhabiri olarak Sivas'a
gitti. Dergi ve gazetelerde mülakat ve gezi türünde yazıları yayımlandı.
1920'de Anadolu Hükümeti'nin çağrısı üzerine İnebolu yoluyla Ankara'ya gitti;
Türk Kurtuluş Savaşı'na katıldı. 1922 yılında Buhara Elçiliği Başkatibi oldu.
Lozan Konferansı'nda Matbuat Müşavirliği yaptı. TBMM ikinci döneminde Afyonkarahisar Milletvekili seçildi. Riyaseti Cumhur Umumi
Katipliği'nde, Tiran, Atina, Budapeşte Elçiliğinde ve Roma, Londra ve Atina
Büyükelçiliğinde bulundu. 1952'de emekliye ayrıldı. "Servet-i Fünun", "Donanma", "Tedrisat",
"Türk Yurdu" ve "Yeni Mecmua"da yayımladığı mülakat, mensur
şiir ve hatıra türünde yazılarıyla tanındı. Mustafa Kemal Paşa'nın yakın
çalışma arkadaşlarından biri olan Ruşen Eşref Ünaydın,
Mustafa Kemal Paşa'yı Türk basınında ilk defa tanıtmasıyla ünlüdür.
Refet Bele (1881-1963)
Refet Bele 1881 yılında İstanbul'da doğdu. 1899 yılında Harp
Okulu'nu, 1912'de Harp Akademisi'ni bitirdi. I. Dünya Savaşı'nda Filistin
Cephesi'nde İkinci Gazze Muharebesi'nde başarı
sağladı. Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'ndaki görevi, Mustafa Kemal ile
birlikte Samsun'a çıkışıyla başladı. Refet Bey,
merkezi Sivas'ta bulunan ve Mustafa Kemal'in müfettiş olarak görevlendirildiği
3. Ordu'ya bağlı, 3. Kolordu Komutanlığına atandı. Erzurum Kongresi'ne ve
Samsun delegesi olarak Sivas Kongresi'ne katıldı. Aydın ve çevresinde
ayaklanmalar başlayınca burada görevlendirildi. Daha sonra Çerkez Ethem Ayaklanması'nı bastırdı. Bu arada generalliğe
yükseltilerek Dahiliye Vekilliğine ve Batı Cephesi Komutanlığına atandı.
1922'de Doğu Trakya'yı geri almakla görevlendirildi.
Cumhuriyet'in
ilanından sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na girdi. 1926 yılında
milletvekilliğinden ve askerlikten ayrılan Refet
Bele, 1935-1939 ve 1946-1950 tarihlerinde İstanbul Milletvekili seçildi.
Salih Bozok
(1881-1941)
Salih
Bozok 1881'de Selanik'te doğdu. Mustafa Kemal ile
önce mahalle, daha sonra da okul arkadaşlığı oldu. İkisi de aynı okullarda
okuduktan sonra aynı yıl Harp Okulu'nu bitirdiler. Salih Efendi jandarma
sınıfına seçilmişti. Mustafa Kemal ise Akademi'ye devam edecek, kurmay
olacaktı. Mustafa Kemal Milli Mücadele'yi başlatmak üzere Anadolu'ya geçmeden önce ve Suriye Cephesi'nde bulunduğu sırada Salih
Efendi'yi Başyaver olarak yanına getirtti. Sürekli beraberlik böyle başladı ve
Salih Bey yarbaylıktan emekliye ayrıldıktan sonra bile Mustafa Kemal'in
yakınında kaldı.
Yüzbaşı
Salih, Mustafa Kemal'in yanında, Heyeti Temsiliye'de
görevli olarak Ankara'ya gitti. Mustafa Kemal Meclis Başkanı iken o da Meclis
Başkanı Başyaveriydi. Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilince yarbay Salih de
Cumhurbaşkanlığı Başyaveri oldu. Yarbay rütbesinde ordudan istifa ettiğinde
önce, o zamanki adı Bozok olan Yozgat'tan
milletvekili seçildi; milletvekilliği 1939 seçimlerine kadar her dönemde
yenilendi; bu arada Mustafa Kemal'in sofrasındaki yerini ve çevresindeki
görevini de muhafaza ediyordu. Salih Bey bu dönemde İş Bankası'nın kurucuları ve
hissedarları arasında yer aldı. Mustafa Kemal'in ölümüyle Salih Bozok'un dünyası da yıkılmış oldu. Milletvekilliği sürdüğü
halde sağlık durumundan şikayet ederek Yalova'ya çekildi ve 1941 yılında öldü.
Rauf, Hüseyin Orbay (1881-1964)
Rauf
Orbay 1881 yılında İstanbul'da doğdu. Milli
Mücadele'ye katılmak üzere Anadolu'ya geçtiğinde
imparatorluğun hemen her yanına ün salmış milli kahramanlardan biriydi. Bahriye
Mektebi'ni bitirmiş, Balkan Savaşı sırasındaki deniz savaşlarında büyük
başarılar göstermiş ve bu nedenle "Hamidiye
Kahramanı" ünvanını kazanmıştı. İzzet Paşa
kabinesinde Bahriye Nazırlığı yaptı, bütün bu parlak başarıların sonunda
Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş belgesi olan Mondros Mütarekesi'ni imzalamak
zorunda kaldı. Malta sürgününden dönen Rauf Orbay
1921'de Ankara'ya gittiğinde kendisine Nafia
Vekilliği verildi. Bakanlıktan ayrıldığı yıl Meclis İkinci Başkanlığına
seçildi, 1922-1923 arasında birkaç ay Başbakanlık yaptı. 1942-1944 yılları
arasında Türkiye'nin Londra Büyükelçisi oldu. Rauf Orbay
1964 yılında öldü.
Tevfik Rüştü Aras (1883-1972)
Tevfik Rüştü Aras 1883 yılında
Çanakkale'de doğdu. Beyrut Tıbbiyesi'ni bitirdi ve doktor olarak İzmir, Selanik
ve İstanbul'da çeşitli görevlerde bulundu. İttihat ve Terakki'ye girdi.
Selanik'te Mustafa Kemal ile yakın arkadaş oldu. 1918'de Meclisi Ali-i Sıhhi
(Yüksek Sağlık Kurulu) üyesiydi. 1920 yılında Ankara'da TBMM açıldıktan sonra
Muğla'dan (müstakil Menteşe livası) milletvekili seçildi. İlk dönemde Kastamonu
İstiklal Mahkemesi Üyeliğine getirildi. TBMM Hükümeti'nin Rus Federatif
Sosyalist Cumhuriyeti'ne ilk büyükelçi olarak gönderildiği Ali Fuat Paşa (Cebesoy) delegasyonu ile Moskova'ya gitti. 1923'ten 1939'a
kadar İzmir Milletvekilliğinde bulundu.
4
Mart 1925'te Takrir-i Sükun Kanunu'ndan sonra kurulan İsmet Paşa (İnönü)
Kabinesi'nde Hariciye Vekili oldu. Atatürk'ün ölümüne kadar kurulan bütün
kabinelerde bu görevi sürdürdü. Dış İşleri komiseri Litvinov'un
davetlisi olarak üç kere Rusya'ya gitti. 1926'da Odesa'da
1930'da ve 1937'de Sovyet ileri gelenleriyle Moskova'da görüşmeler yaptı.
1939'da Londra Büyükelçiliğine atandı ve üç buçuk yıl İngiltere'de kaldı.
1943'te emekli oldu. Savaşın sonlarında İstanbul basınında (Özellikle Tan
gazetesinde) yazılar yazdı. Demokrat Parti'nin kuruluş mücadelesini destekledi.
1952-1959 yıllarında İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı.
Tevfik Rüştü Aras'ın Dış İşleri
Bakanlığı sırasında verdiği söylevleri Numan Menemencioğlu tarafından derlenerek bir kitap haline
getirilmiştir. Lozan'ın İzlerinde On Yıl (1937, Fransızcası;
10 ans surles traces de Lausanne), Uluslararası
Diplomasi Akademisi tarafından yayımlanan Diplomasi Sözlüğü (Dictionnaire diplomatigue) Türkiye'nin Dış Politikası (Lapolitigue exterieure de la Turguie) maddesini de Tevfik
Rüştü yazmıştır. Günlük basında çıkan yazılarının güncel olmayanlarını
Görüşlerim (1945 ve 1963) adlı iki cilt kitapta toplayan Tevfik
Rüştü Aras, 1972 yılında İstanbul'da öldü.
Yunus Nadi
Abalıoğlu (1880-1945)
Gazeteci
Yunus Nadi Abalıoğlu 1880
yılında Fethiye'de doğdu. Abalızade Hacı Halil
Efendi'nin oğlu olan Yunus Nadi, ilk öğrenimini
Fethiye'de yaptı, Rodos adasında Süleymaniye
Medresesi'nde, İstanbul'da Galatasaray Sultaniyesi'nde
okudu. Sonra Hukuk Mektebine devam etti. 1900'da Malumat gazetesinde çalışmaya
başladı. 1910'da İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin çıkardığı Rumeli gazetesinin
başyazarı oldu. 1911'de Meclis-i Mebusan'a Aydın
Milletvekili olarak katıldı. 1918'de İstanbul'da Yenigün
gazetesini kurdu. 1920'de Muğla Milletvekili olarak TBMM'ne girdi. 1924'te
İstanbul'da Cumhuriyet gazetesini kurdu ve ölümüne kadar başyazarlığını yaptı.
TBMM'nin 6. dönemine kadar Muğla Milletvekilliğini yapan Abalıoğlu,
28 Mart 1945'te tedavi için gittiği Cenevre'de öldü.
Afet İnan
Mustafa
Kemal tarafından Fransızca öğrenmesi için İsviçre'ye gönderilen Afet İnan,
1908'de Selanik'te doğdu. 1925'te Bursa Kız Öğretmen Okulu'nu bitirdi. 1927'de
Türkiye'ye döndükten sonra, 1931'de Türk Tarih Kurumu'nun kurucuları arasına
katıldı. 1935-1938 arasında Cenevre Üniversitesi'nin Toplumsal ve Ekonomik
Bilimler Fakültesi'nde öğrenim gördü ve 1939'da burada doktora çalışmasını
tamamladı. Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde doçent ve profesör
oldu. Değişik üniversitelerde Cumhuriyet ve Devrim Tarihi dersleri verdi. Hem
Atatürk'le ve Cumhuriyet'le ilgili anılarının bulunduğu hem de değişik
konularda eserleri bulunan Afet İnan, 1985'te Ankara'da öldü.
Ahmet Bey, Agayef (Ağaoğlu)
Türk
düşünce dünyasının önemli isimlerinden olan Ahmet Ağaoğlu,
1868'de Azerbaycan'ın Şusa kentinde doğdu. Şusa'da ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Petersburg'da ve ardından da Paris'te eğitimini sürdüren Ağaoğlu, Sorbonne
Üniversitesi'nde tarih ve filoloji okudu. Bu arada Fransız dergilerine
özellikle Fars dili ve edebiyatı üzerine makaleler yazdı. Çarlık Rusyası'nda Türklerin de diğer milletlerle eşit haklara
sahip olması gerektiğini dile getirdi, Hayat ve İrşad
adlı dergileri yayınlandı.
II.
Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a gelen Ahmet Ağaoğlu,
Darülfünun'da tarih ve Rus dili dersleri verdiği sıralarda Türk Yurdu dergisini
çıkardı. Türk Ocağı'nın kuruluş çalışmalarına katıldı. 1912'deki Meclis-i Mebusan seçimlerinde Afyon'dan mebus seçilen ve aynı yıl
içinde İttihat ve Terakki'nin Merkez-i Umumi Üyeliğine getirilen Ağaoğlu, Mütareke'de tutuklanarak Malta'ya sürüldü.
Sürgünden sonra Ankara'ya geçerek Milli Mücadele
saflarına katılan Ahmet Ağaoğlu, bir süre Matbuat
Umum Müdürlüğü görevini üstlendi, Hakimiyet-i Milliye'nin
başyazarı oldu. Zaferden sonra Ankara Hukuk Mektebi'nde hocalık yaptı. Ağaoğlu 1939'da İstanbul'da öldü.
Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver)
İstanbul'da
1885'te doğan Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver),
Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra ilkokul öğretmeni olarak çalıştı. 1920'de
Birinci Meclis'te Antalya Milletvekili olarak girdi ve 1923'te Meclis'teki
görevini İstanbul Milletvekili olarak sürdürdü. 1935'te Bükreş Büyükelçiliği'ne
atandı. 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız Manisa Milletvekili ve
1945'te DP'den İstanbul Milletvekili oldu. Tanrıöver,
İstanbul'da işgalci güçlere karşı düzenlenen açık hava toplantılarında, TBMM'de
ve savaş yıllarında halkı aydınlatmak için gönderildiği Konya, Antalya gibi
yerlerde yaptığı etkili konuşmaları ile tanındı, Milli Mücadele yıllarının
hatibi olarak ün kazandı. Tanrıöver, İstanbul'da
öldü.
Hasan Bey (Saka)
Trabzon'un
Sürmene ilçesinde 1885'te doğdu. Mülkiye Mektebi'nden mezun oldu. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Trabzon Mebusluğu yaptı. Anadolu'ya geçtikten sonra TBMM'de yine Trabzon mebusu olarak görev
yaptı ve Lozan'a giden heyette başkan yardımcısı olarak bulundu. Çeşitli
dönemlerde İktisat, Ticaret ve Maliye Bakanlıklarında bulunan Saka, II. Dünya
Savaşı yıllarında Dış İşleri Bakanlığı'na getirildi. Eylül 1947'de hükümeti kurmakla
görevlendirilen Hasan Saka, 1949'da Başbakanlık'tan
ayrıldı ve 1954 seçimleri sonrasında siyasal yaşamdan çekildi. 29 Temmuz
1960'da İstanbul'da öldü.
Hüsrev Bey (Gerede)
Mustafa
Kemal'in Kurtuluş Savaşı yıllarındaki yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Hüsrev Gerede, 1888'de Edirne'nin Karaağaç ilçesinde doğdu.
1908'de kurmay yüzbaşı oldu. Erzurum'da Kazım Karabekir
komutasındaki 15. Kolordu'da Kurmay Başkanı olarak bulundu. Mustafa Kemal ile
Samsun'a çıkanlar arasında yeraldı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Trabzon Milletvekili olarak Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni temsil etti. Birinci Meclis'te Trabzon
Milletvekili olarak görev yaptı. 1920'de Gerede'de çıkan ayaklanmanın
bastırılmasındaki katkıları nedeniyle Atatürk tarafından kendisine
"Gerede" soyadı verildi. Çeşitli elçilik görevlerinde bulundu.
Türkiye'nin Japonya ve İran'la ilişkilerinin gelişmesinde rol oynayan Gerede,
İstanbul'da 1962 yılında öldü.
Kâzım Bey (Dirik)
Mustafa
Kemal'le birlikte Samsun'a çıkan subaylar arasında bulunan Kazım Bey, 1881'de
Manastır'da doğdu. Harp Okulu'nu bitirdikten sonra Balkan Savaşı'na katıldı, I.
Dünya Savaşı'nda çeşitli birliklerde görev yaptı. Mustafa Kemal'in Kurmay
Başkanlığını da yapan Kazım Bey, Gürcistan'da Ankara Hükümeti'nin temsilciliğinde
bulundu. Milli Mücadele sırasında önemli görevler üstlendi.
Kurtuluş
Savaşı'ndan sonra İzmir Valisi olan Kazım Dirik, 1935'te Trakya Genel
Müfettişliğine atandı. Tarihe ve eski eserlere karşı olan ilgisi nedeniyle
özellikle İzmir Valiliği sırasında başarılı hizmetleri olan Dirik, 1941'de
Edirne'de öldü.
Recep Peker
Cumhuriyet
Halk Fırkası'nın ilk Genel Sekreteri olan Recep Bey (Peker) 1889'da İstanbul'da
doğdu. 1907'de Harp Okulu'nu, 1919'da Harp Akademisi'ni bitirdi. 1920'de
Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya geçti. Kütahya Milletvekili
seçildiği 1923'ten başlayarak dört kez Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Sekreterliğine seçilen Peker, Ağustos 1946'da çok partili dönemin ilk
hükümetini kurdu. Eylül 1947'de Başbakanlık'tan
istifa etti. 1923'te Hakimiyet-i Milliye gazetesine başyazılar da yazan Recep
Peker'in 1935'te İnkılap Tarihi Dersleri adlı bir kitabı yayınlandı.
Yusuf Bey (Akçuraoğlu)
Türkçülük
akımının ilk aşamasının önde gelen düşünürü ve tarihçisi olan Yusuf Akçura, 1876'da Kazan'da doğdu. İstanbul'da Harbiye
Mektebi'ni ve Paris'te Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu'nu bitirdi. Rusya'ya dönen
Akçura, Kazan'da öğretmenlik yaptı. Bu dönemde
Mısır'da çıkan Şura-yı Ümmet ve Türk gazetelerinde
çok sayıda imzasız makalesi yayınlandı. Bunlar içinde 1904'te Türk gazetesinde
çıkan "Üç Tarz-ı Siyaset" başlıklı dizi makale özel taşır. Akçura, 2. Meşrutiyet'ten sonra İstanbul'a geldi. Türk
Derneği ve Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Milli Mücadele'ye
katıldı. Cumhuriyet döneminde Kars Milletvekilliği sırasında Ankara Hukuk
Mektebi ile İstanbul Darülfünun'nda siyasal tarih
dersleri verdi. 1931'de Türk Tarih Kurumu'nun kurucuları arasında yer aldı ve
1932'de kurumun Başkanı oldu. Milletvekili olmasına rağmen 1925'ten sonra
günlük siyasetle uğraşmadı. 1935'te İstanbul'da öldü.
(Bu
bölüm Toktamış Ateş'in "Devrim Tarihi" adlı
kitabından ve forsnet'ten alınmıştır.)
|