HAPI YUTARDIK
Atatürk Galatasaray Lisesi'nde öğrencilerden birine sordu:
-Nil olmasaydı, Mısır ne olurdu?
Öğrenci,çabuk yanıt vermek için boş bulunup:
-Hapı yutardı...dedi.
Bu yanıt Atatürk'ün hoşuna gitti.Öğrenciye on numara verdi.
YURDUMUN
TOPRAĞI TEMİZDİR
Kral Edvard İstanbul'a geldiği
zaman,yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına
yanaştı.
Atatürk rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalıydı.Kralın bindiği motor,inip
çıkıyordu.
İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,eli yere değerek tozlandı.
O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.
Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:
-Yurdumun toprağı temizdir,o elinizi kirletmez,diyerek Kralı elinden tutup
rıhtıma çıkardı.
DEVRİM
BİR ANDA OLUR YA DA OLMAZ
Atatürk yazı devrimini gerçekleştirmişti.
Yaşlı,genç,kadın,erkek tüm yurttaşlar yeni harfleri öğrenmek için gece gündüz
kurslara gidiyorlardı.
Devrimi izleyen iki yıl içinde bir buçuk milyon vatandaş okur yazar olmuştu.
yazı devriminin en dikkate değer yanı,Atatürk'ün bu devrimin yerleşmesinde en
ufak bir ihmali bile kabul etmemiş olmasıdır.
Örneğin bazı kimseler kendisine:
-Paşam,ilkokulların ilk sınıflarından itibaren yeni harflerle öğretime
başlayalım.
O kuşakla birlikte ortaokulu,liseyi ve üniversiteyi izletelim,diyorlardı.
Atatürk bu görüş ve düşüncelerin hiçbirisine yanaşmadı. -Devrim ya bir anda olur,yada hiç olmaz,dedi.
YAPACAKLARIMDAN SÖZ EDİN
Bir soruşturma dolayısıyla,Atatürk'ün başardığı işlerden Vasıf
Çınar söz açmıştı.
Kendisine Sordu:
-Sizin en büyük eseriniz hangisidir?
Atatürk'ün kısa cevabı şu olmuştu:
-Benim yaptığım işler,biri ötekine bağlı gerekli olan işlerdir.Fakat,bana
yaptıklarımdan değil,
Yapacaklarımdan söz edin.
BAŞÖĞRETMEN
ATATÜRK
Yazı
devriminden sonra(1928),Atatürk'ün kara tahta başındaki resmi görülünce,O'na
"başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
Aslında,adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra,bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir
soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız.Şimdi ne yapmak istrerdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak,en büyük
amacımdır.
Ondan sonra Atatürk nerede görünse,mutlaka orada bir okula girer,öğretmen ve
öğrencilerle konuşurdu.
Birgün Atatürk'ün yolu köy okuluna düştü.Tek sınıflı
okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince,öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk:
-Hayır,yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,dedi.Eğer izin
verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı
bile öğretmenden sonra gelir.
Atatürk'ün Çanakkale'de
Gösterdiği Üstün Başarı
15 Şubat 1915, Çanakkale savaşlarının
başlangıcıdır. Mustafa Kemal ilk günden beri elindeki kuvvetler ile savaşın
başında ve içindedir. Var güçleriyle Çanakkale Boğazı'na saldıran düşman
kuvvetleri 18 Mart 1915'de denizdeki savaşta yenilir. Fakat, İstanbul'a ulaşmak
isteyen İtilaf Devletleri bu kez de karadan şanslarını denemeye kalkarlar.
Bu arada 25 Nisan 1915 sabahı ilginç
bir olay olur. Osmanlı Hükümeti ve Genelkurmayı Gelibolu ve Ege Denizi
tarafından gelecek bir kara savaşını düşünmemektedir. Bu konuda hazırlıklı da
değildir. Ancak Mustafa Kemal, düşmanın, ölü bir konumu olan Arıburnu'ndan çıkartma yapacağını anladığı için, emri
altındaki 57. Alayı Kocaçimen mevkine
getirir. Mustafa Kemal Conkbayırı'na vardığı sırada
9. Tümene bağlı 27. Alayın askerlerinin Conkbayırı'na
doğru kaçtıklarını görerek önlerini keser ve sorar:
- Nereye gidiyorsunuz?
- Düşman geldi.
- Nerede?
Kaçan askerler 261 Rakımlı tepeyi
işaret ederler. Gerçekten de, düşman önünde hiçbir engel olmayan tepeye doğru
yaklaşmaktadır. Mustafa Kemal'in yanında ise bir, iki subay ve kaçan erlerden
başka kimse yoktur. Kendi alayı hala Kocaçimen'dedir.
Hemen kumandayı ele alarak emir verir:
- Düşmandan kaçılmaz.
- Cephanemiz yok.
- Cephanenizden daha güçlü süngünüz
var.
- Süngü tak, hücum!
Hemen arkasından "Allah Allah" sesleri bütün ovaya yayılır. Kahraman Türk askeri
şimdi süngüsüyle, boğaz boğaza çarpışmaktadır. Bu mücadele neticesinde biraz
zaman kazanılmış ve 57. Alay savaş alanına yetişmişir
ve Mustafa Kemal'in emriyle tekrar hücuma geçmiştir. Bu savaşı Türk Ordusu
kazanmıştır. Ancak 57. Alay tümüyle şehit düşmüştür. 1 Haziran 1915'de Mustafa
Kemal Albaylığa yükselmiştir.
Bu yenilgiye rağmen İtilaf Devletleri
6-7 Ağustos gecesi Anafartalar'a asker çıkarmış ve şiddetli
çarpışmalar başlamıştır. Bu sırada kurulan Anafartalar
Grup Komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal 10 Ağustos'taki çarpışmalarda düşmana
büyük kayıplar vermiş, düşmanın Conkbayırı'na
yerleşmesini engellemiştir.
Bu savaşlar için, İngiliz Kuvvetleri
Kumandanı Hamilton, yazdığı Gelibolu Savaşları adlı
kitabında şöyle der:
Türkler birbiri ardınca "Allah,
Allah" haykırışlarıyla hakikaten pek yiğitçe savaştılar. Bu savaşı yazı
ile anlatmak mümkün değildir.
İngilizler, bütün çırpınmalarına
rağmen, kahraman Mehmetçiğin savunma hatlarını aşıp, Çanakkale Boğazı'nı geçemezler ve 20 Aralık 1915 günü Çanakkale'den çekilmeye
başlarlar.
Bu savaşta Mustafa Kemal'in oynadığı
rol ise, İngiliz yazar Alan Moorehead'in Gelibolu
adlı kitabında şöyle anlatılır:
O genç ve dahi Türk şefinin, o esnada
orada olması müttefikler bakımından en acı darbelerden biridir.
İngiltere
Kralı 5. Edward: "Mustafa Kemal Bir Milyon Askere Bedeldir."
"Yıl 1936, İngiltere Kralı VIII.
Edward, Atatürk'ü ziyarete gelir. 4 Eylül 1936 günü Atatürk misafirinin
şerefine bir yemek verir. Dolmabahçe Sarayı'nın
salonunda yenen yemek sırasında İngiltere Kralı, Atatürk'e sorar:
-Türkiye bir savaş anında ne kadar
asker çıkarabilir Ekselans?
Mustafa Kemal'in cevabı şudur:
-Bu düşmana ve savaşa göre değişir.
İcabında kadınlı erkekli bütün Türkler askerdir. Fakat talim görmüş bir
milyon...
Kral biraz düşündü:
-Demek bir savaş çıktığında derhal
iki milyonluk bir kuvvete sahiptirler.
Atatürk düzeltir.
-Hayır ... Umumiyetle yetişmiş asker,
nüfusun yüzde yedi- sekizi hesaplanır
Kral hayranlıkla Mustafa Kemal'e
bakar, gülümseyerek başını sallar.
-Ben doğru hesap yaptım, Ekselans.
Bir milyon ordunuz, BİR MİLYON DA ŞAHSEN SİZ... Toplamı benim dediğimdir."
Sakarya Meydan Muharebesi
5 Ağustos 1921 günü Başkumandanlık
görevini üstlenen Mustafa Kemal, 15 Ağustos 1921'de Fevzi (Çakmak) Paşa ile
birlikte Polatlı'da Başkumandanlık karargahına gitti. 23 Ağustos 1921 günü,
Yunan ordusu tekrar tüm cephelerde saldırıya geçti. Sakarya Meydan Savaşı,
geceli gündüzlü tam 22 gün sürdü. Mustafa Kemal Paşa emrindeki kahraman
Mehmetçik tarihin altın sayfaları arasına yeni bir destan ekledi. Destan
Mustafa Kemal'in şu sözleri ile başlıyordu:
Savunma hattı yoktur, savunma sathı
vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla
ıslanmadıkça terk olunamaz.
26 Ağustos 1921: Destanın son sayfası da
1922'de Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin kazanılmasından sonra 1 Eylül 1922'de
gene Başkumandan'ın şu sözleriyle kapanıyordu:
Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir.
İleri!
Sakarya Meydan Muharebesi'nin
neticesini, 12 Eylül 1921 gününün kararan fecrinde, Genelkurmay Başkanı Fevzi
(Çakmak) Paşa, Basirettepe'den Ankara'ya şu telgrafla
bildiriyordu: "-Anadolu'nun Yunan ordusu için mezar olacağı hakkındaki
kanaatimizin gerçekleşmekte olduğunu arz ederim."
Sakarya Zaferi'nden sonra Atatürk Türk
Ordusuna şu şekilde seslenmiştir:
Arkadaşlar, milletimizi yabancıların
ellerinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebe de Sakarya Zaferi
gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Benim gibi ömrünü
senelerden beri saflarınız yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız;
ezilmiş, kahredilmiş düşmanın çekilişinden sonra hakkınızda duyduğumuz takdir
ve hayreti, minnet ve şükranı ordunun her ferdi ve memleketin her tarafında
duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm.
Sakarya boyunda biz bütün memleket,
bütün varlığımız ve istiklâlimiz pahasına denecek kadar ehemmiyetli büyük bir
muharebeye giriştik. 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ ve yağma fikri
birbiriyle boğuştu.
|